HERKES BİR TEZER ÖZLÜ OKUMALI

Onun konukluğu bir kelebek gibiydi.

 

 

 

 

 

 

 

Gri benim rengimdir, onunla özdeşlesen değerli bir yazarım daha var ; tüm çocukluğum boyunca izini sürdüğüm Tezer Özlü.

Yaşamın Ucuna Yolculuk (ADA Yayınları, 1984) kitabından bir alıntı yapmanın sırasıdır. Yazının başlığına takılanların merakını gidermek için;

“Sordukları zaman, bana ne iş yaptığımı, evli olup olmadığımı, kocamın ne iş yaptığını, ana babamın ne olduklarını sordukları zaman, ne gibi koşullarda yaşadığımı, yanıtlarımı nasıl memnunlukla onayladıklarını yüzlerinde okuyorum. Ve hepsine haykırmak istiyorum. Onayladığınız yanıtlar yalnızca bir yüzey. Ne düzenli bir iş, ne iyi bir konut, ne sizin medeni durum dediğiniz durumsuzluk, ne de başarılı bir birey olmak ya da sayılmak benim gerçeğim değil. Bu kolay olgulara, siz bu düzeni böylesine saptadığınız için ben de eriştim. Hem de hiç bir çaba harcamadan. Belki de hiç istediğim gibi çalışmadan. İstediğiniz düzeye erişmek o denli kolay ki… Ama insanın gerçek yeteneğini, tüm yaşamını, kanını, aklını, varoluşunu verdiği iç dünyasının olgularının sizler için hiç bir değeri yok ki. Bırakıyorsun insan onları kendisiyle birlikte gömsün. Ama hayır, hiç değilse susarak hepsini yüzünüze haykırmak istiyorum. Sizin düzeninizle, akıl anlayışınızla, namus anlayışınızla, başarı anlayışınızla bağdaşan hiç yönüm yok. Aranızda dolaşmak için giyiniyorum, hem de iyi giyiniyorum. İyi giyinene iyi değer verdiğiniz için. İçgüdülerimi hiç bir işte uygulamama izin vermediğiniz için. Hiç bir çaba harcamadan bunları yapabiliyorum, bir şey yapıldı sanıyorsunuz.”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

yalnızlık evimizdir diyor sanki, biraz konaklayım satıraralarında;

“her sevginin başlangıcı ve süreci, o sevginin bitişinin getireceği boşluk ve yalnızlık ile dolu. belirsizlikler arasında belirlemeye çalıştığımız yaşam gibi. sevgi isteği, kendi kendine yaşamı kanıtlama dileği kadar büyük. belki kendilerine yaşamı kanıtlamaya gerek duymayan insanlar, sevgileri de derinliğine duymadan, acıya dönüştürmeden yaşayıp gidiyorlar. ya da sevgiyi sevgi, beraberliği beraberlik, ayrılığı ayrılık, yaşamı yaşam, ölümü ölüm olarak yaşıyorlar. oysa yaşam ölümle, ölüm yaşamla tanımlı.ama sen. senin için her beraberlik ayrılış, her ayrılış beraberlik, sevgi sevgilisizlik, duyum duyumsuzluğun başladığı an. birisinin teniyle yanyana olmak mı kendi var oluşumu unutmak mı. ya da daha derin algılamak mı. kendi var oluşum. her varoluş kendisiyle birlikte ölümü getirmiyor mu.

yaşamın, daha doğrusu yaşamın ortasında, tüm özlemlerimin doyumsuz kaldığını nasıl da algılıyorum. ama artık yorulmaksızın aramak yok. aranılan yaşantılar arandı. yaşandı. bir kısmı gömüldü. yeniden toprak oldu. canlılıklarını duyduğum, canlılıklarını birlikte bölüştüğüm birtakım insanlar gitti. onlar adına onları da özlemek, onlar için özlemek, onlar için de sevmek. insan yaşamının mutlak en önemli olgusu sevilen bir insanı özlemek, istemek. onun yanındayken de özlemek, istemek. oysa yaşan genellikle insanın bir başına kalması. uykuda. uykuyu ararken. derin uykuların ötesinde bile zaman zaman düşünde sezinlemiyor mu insan bir başınalığın çaresizliğini. yollarda. okurken. pencereden caddelere bakarken. giyinirken. soyunurken……aynı anda özlem ve yalnızlıkları düşünürken, gidenleri, gelenleri, bölünenleri, ölenleri, doğanları, büyüyenleri, yaşamak isteyenleri, yaşamak istemeyenleri özlerken, severken, sevilirken, sevişirken, hep yalnız değil miyiz.”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazılarında ağırlıklı olarak intihar konuları üzerinde durduğundan, genellikle intihar ettiği düşünülür. Kanserden dolayı yaşamını yitirmiştir. Hayatının ayrıntılarını öğrenmek, onu  ve kendimizi anlayabilmek için bir kitabını aralamanız kafidir. Devamı gelecektir…

‘HERDEM’

Comments are closed.